Bizler
yani sıradan insanlar bu tarz felaket senaryolarına karşısında hayatta kalmaya
hazırlıklı mıyız?
Gerek
bireysel gerekse ailelerimiz için bir planımız var mı?
Ailelerimizi
ve kendimizi savuna bilecek hayatlarını riskleri en aza indire bilecek kabiliyet
ve donanıma sahip miyiz?
Bizler
sıradan insanlar olarak sınırlı olanaklara, sınırlı ekonomilere ve sınırlı imkanlara
sahibiz. Sıradan insanlar olarak yapabileceğimiz en mümkün olay şey güçlerimizi
birleştirmek gerek olacaktır. Biz ve bizler gibi düşünenlerle irtibat halinde
olmak kısıtlı imkanlarımızı birleştirmek ve bunları olabildiğince işlevsel ve yararlı
şekilde kullanmaktır. Bu oluşumlara oturduğumuz yerde misal, apartman da veya
sitede bizler gibi düşünenleri bularak başlamalı, ortak bir acil durum planı
olmalıdır. Bu planda her bireyin görevleri tek tek önceden belli olmalı gerek
kaçış gerek barınma gerekse savunma planları yapılmalıdır. Bu yapılanma mahallelere
ve hatta ilçelere yayılmalıdır.
Örneğin
ben doktorum diğeri tamirci bir diğeri asker kökenli bu tip küçük klanlar
kurula bilir.
Her
olayda olduğu gibi bu tip klanların da dezavantajları vardır. Ne kadar
kalabalık o kadar zor barınma, savunma ve beslenme olacaktır. O yüzden klan düzenleri
eldeki imkanlar en iyi şartlarda hesaplanarak yapılmalıdır. Her klanın
öncelikle acil toplanma ve buluşma noktaları belirlenmeli iletişimin hızlı ve
kesintisiz olarak yapılması gerekmektedir…
Hangi
senaryoya göre ne yapılması gerektiği hangi olanakların ne kısımlık bir
bölümünün kullanılacağı önceden kesin bir plan içinde yapılmalıdır. Her türlü
kötü senaryo hesaplanıp A-B-C planları önceden çalışılmalıdır.
İlk
olarak isterseniz ortalama güçlükte felaket senaryosu yapalım.
Birçoğumuzun
da bildiği üzere 19 ağustos 1999 tarihinde gece yarısı hepimiz yataklarımızda
uyurken dehşete uyandık. Kimse ne olduğunu anlayamamıştı. Şahsım adına ben ve
ailem o zaman Avcılar da oturuyorduk. Allah biliyor ya kıyamet kopuyor sandım hiçbir
şey düşünemedim. Tek hatırladığım evden dışarıya kaçmaya çalışan ev halkını
kucaklayıp kaçmalarına izin vermediğim ve duvarların çatır çatır yarılması ve
üzerimize düşmeleriydi. Depremi bilmiyorduk çünkü birinci katta oturup yedinci
kattaki komşularımızdan sonra evden çıkan birisi olarak şimdi bunları yazmış
olmak manidar, hayat insana durmadan bir şeyler öğretiyor, umarım bir daha
böyle bir tecrübeyi kimse yaşamaz. Dışarı çıktığımızda her yer toz duman,
çığlıklar, bağrışlar, bir oraya bir buraya koşan insanlar, ne olduğunu anlamamıştım
ama yaşıyordum. Aradan 3-4 dakika geçtikten sonra sanırım deprem olduğunu ve
yan binamızın yıkıldığını anlayabildim. Kafam öylesine durmuştu ki korkudan
insanoğlunun en büyük zenginliği olan düşünme yetisinden yoksun kalmıştım, o
3-4 dakika…
Kendimize
gelir gelmez ilk yaptığımız şey aile içersinde birbirimizi kontrol etmek oldu,
çok şükür herkes sağlamdı. Akabinde de yan binanın enkazının üzerinde
komşularımıza arkadaşlarımıza yardım etmeye çalışırken bulduk kendimizi şuursuzca
uğraştık sanırım 6-7 kişiyi çıkartmayı becerdik sabahın ilk ışıklarına kadar. Tek
şansımız binanın yan yatmasıydı sanırım kimseye hayati bir şey olmamıştı
Sonra
radyo yayınlarının akabinde avcılarda bir keşfe çıktığımızı hatırlıyorum. İçler
acısıydı durum maalesef herkes amaçsızca bir yerlere koşuyor göz yaşları sel
olmuş akıyor, feryatlar, hıçkırıklar insanın yüreğini dağlıyordu. Gözlerimiz
tanıdık simaları arıyor bulabilirsek seviniyor, enkazla karşılaşırsak
hıçkırıklara boğuluyorduk. Bu kargaşa ile vakit akşam olmuştu ama eve girmek
mümkün değildi arabamız vardı şanslıydık yani. Komşumuzun daha bir hafta önce
yeni bir bebeği gelmişti dünyaya ve onların arabası yoktu. Doğal olarak arabamıza
aldık ve ben babamla beraber bir battaniye üzerinde sabahladık. Sığınabileceğimiz
hiçbir yer yoktu. Eğer ki paramız olmasa yiyecekte yoktu. Bakkallar marketler
ilk günden boşalmıştı. Sonradan 1-2 gün içerisinde hakkını yemiyim yardım geldi
ama olası kötü senaryoda daha şiddetli bir sarsıntıda ya da merkez üstü direk İstanbul’un
göbeği olan depremde durum çok daha vahim olabilir. Bu felaketin tek elle
tutulur yanı yaz aylarında olmamız ve havaların sıcak olmasıydı sanırım. Gerçi bu
sıcağında handikapları var o dönem için bu karşımıza cesetlerin kokması olarak
çıkmıştı. Allah’tan bu durum salgın hastalıkları tetiklememişti. Düşünsenize ya
kışın ortasında bu tür bir felaket olsaydı… gerçekten bilanço korkunç olurdu…o
zor durumdaki milyonlarca insan soğuktan açlıktan kırılırdı..
Konumuzu
dağıtmadan devam edelim. Arabada yatıp kalkmaya başlamıştık sonra amcamlarla
beraber avcılar ambarlıdaki çamlık mevkisinde piknik havasında açık havada
yaklaşık 15-20 gün kamp hayatı yaşadık tıpkı diğer insanlar gibi ve sonra
avcılardan alelacele taşındık.
Ve
senaryo yazmaya devam edelim. Birçok uzmanın da ön gördüğü üzere olası bir
Marmara depremi kaçınılmaz ve her an bizleri vurmak üzere gözüküyor. Bu olası
depremin yazın ve şu saatte olacak diye bir standardı da yok maalesef. Temennimiz
hiç olmaması yönünde tabi Ama temennilerle hayat devam etmiyor maalesef. Düşünsenize
8 büyüklüğünde bir deprem ocak ayında İstanbul’u yada yurdun bir başka yerini
vurduğunu.Milyonlarca insan aç, susuz, barınaksız ve kötüsü kontrolsüz olarak
sokaklarda…Ne o zaman devlet bu kadar kişiye yardım edebilir nede kendileri
kendilerine yetebilir.
Maalesef
aç ve açıkta olan insanların en kolay gereksinimlerine ulaşabileceği nokta
yağma olacaktır. Şehirlerde kısmen güvenlik olmayacak ve terörizm baş göstere
bilecektir.
Biliyorum
biraz kötü ve abartılı bir senaryo olmuş olabilir ama bizler en kötüsüne her
zaman hazır olmalıyız hayat ta olmaz diye bir şey olmaz.
23
ağustos 2005 yılında hızı 160 km ye ulaşan KATRİNA KASIRGASI Meksika Körfezi
kıyılarına ulaştı. Kasırganın neden olduğu en büyük can kaybı ve maddi hasar kasırgalara karşı korunmak için set sistemine sahip
olan NEW ORLEANS şehrinde oldu. Şehrin yaklaşık %80’ni kullanılamaz hale geldi
binlerce insan öldü. LOUİSİANA’ yı sel bastı. Kadırga MİSSİSSİPPİ kıyılarını ve
ardından ALABAMA’ yı tuzla buz etti. Sonuç binlerce ölü on binlerce yaralı yüzlerce
kayıp yıkılmış şehirler ve Amerikan bütçesine 81,5 milyar dolarlık bir zarar
getirdi.
Bu
felaketin ardından özellikle NEW ORLEANS ’ta büyük çapta yağmalama cinayet ve
tecavüz olayları yaşandı. Ordu ve polis haftalarca bu yağmacı gruplarlara karşı
mücadele verdi. Bazı bölgeler kapatıldı VUR EMRİ
çıktı. Amerikan hükümetinin tüm yalanlamalarına karşı medya haftalarca bu
haberlerle doldu taştı. Hatta NEW ORLEANS şehir garına geçici bir hapishane
dahi kuruldu.
Şimdi
diye bilirsiniz ki deprem derken kasırga Türkiye derken Amerika ne alaka diye. Şöyle
izah edeyim; dünyanın süper gücü diye bahsi geçen Amerika dahi tüm önlemlere
rağmen bu hallere düşebilmekteyse varın halimizi sizler düşünün. Gerçi ben
bizlerin bu tarz durumlarda daha şanslı olduğumuza inanıyorum çünkü bizim örf
ve adetlerimiz o kötü günlerde dahi eksiksiz çalışmaya devam ediyor ve imece denilen
vakıf bir şekil kendiliğinden vuku buluyor.Sözü fazla uzatmadan birde bunun nüfusun nerdeyse 20 milyonu zorladığı İstanbul’da olduğunu düşünsenize kasırganın yerine sadece depremi koyun sadece ülkemizde. 20 milyon kulağa çok korkunç geliyor.
Nereye gidilebilir? Ne gibi önlemler alınabilir? Nasıl hazırlanmak gerekir peki.
Aslında yapacak olduğumuz hazırlık sadece depreme veya doğal afetlere değil her türlü felakete, savaşa ve benzeri durumlara hitap etmeli ve işlevsel olmalıdır. Lakin ne zaman ne olacağını bilmemize imkan yok. Malum dünya gerçekleri göz önüne alınırsa her an her şey olabilir.
Kendimi ve benim gibi düşünenleri birer paranoyak gibi görmek bence işin kolaya kaçması ve toplumumuzda yerleşmiş olan bana bir şey olmaz anlamından öteye gitmez. Umarım bizler paranoyaklar olarak anılırız ve haksız çıkan taraf oluruz. Herkes mutlu, mesut, bahtiyar bir hayat sürer. Ama dedik ya temennilerle hayat sürmüyor maalesef.
Ama ya haklı çıkarsak?
Kendi adıma konuşmak gerekirse bu hazırlık olayını en basitinden ne ölümden korktuğumdan nede herhangi bir çıkar sağlamaya çalıştığımdan yapıyorum. Tek amacım ailemin çocuklarımın bu tarz bir olayda olabildiğince güvende ve sağlıklı olmalarını sağlamak. Kimse eşinin çocuklarının gözleri önünde elinden bir şey gelmeden kötü duruma düşmesine katlanamaz. Çocuklarımızın şuan için hiçbir şey ifade etmeyen çok basit şeyler yüzünden kötü duruma düşmesi sanırım hepimizin vicdanını paramparça edecektir. Hem hayatta kalmak felaketlerden sonra beklide ülkenin yeniden inşasında iş ve beyin gücü olabilmek bunu istemekte bu ülkeye bir hizmettir ve vatanseverliktir diye düşünüyorum. iç güdüsel olarak insan yaşamalıdır zaten.
Amacım bu düşünceye sahip birbirinden habersiz birçok insanın tanışıp beraber hareket edebilecekleri klanlar kurmaları, olası felaket senaryolarına karşı fikirler beyan edip önlemler teknikler karşısında bilgi ve belki materyal alışverişinde bulunmaları. Sonuç olarak HAYATTA KALMALARI.
HAZIRIZ HAZIRLIKÇIYIZ HAYATTAYIZ
Hazırlıkçılık ile ilgili bilgileri öğrenmek isteyenleri www.postapokaliptik.com a bekleriz. Bushcraft, hazırlıkçılık, kampçılık ve post apokaliptik konuları paylaşıyoruz.
YanıtlaSilYour Affiliate Money Printing Machine is waiting -
YanıtlaSilPlus, making profit with it is as easy as 1--2--3!
Follow the steps below to make money...
STEP 1. Tell the system which affiliate products the system will promote
STEP 2. Add PUSH button traffic (it ONLY takes 2 minutes)
STEP 3. See how the affiliate products system grow your list and sell your affiliate products on it's own!
So, do you want to start making money??
Click here to start running the system